Adana Eğitime Destek Platformu Adana İl Temsilcisi Yalçın Çelik; “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın hutbesinin altına imzamızı atıyor ve destekliyoruz.”
İl Temsilcisi Yalçın Çelik Açıklamasında;
Peygamberlerin ve devamında bizlerin vazifesi, insanları dine zorlamak değildir. Bizler seferden sorumluyuz, yani peygamberi bir ifadeyle tebliğden sorumluyuz. Hidayet, Allah’tandır.
Lakin bu mensubu olduğumuz dini savunmayacağız anlamına gelmez.
LGBT’ye yönelişler, toplumun ve devletin çekirdeği olan aileyi yıkmayı amaçlamaktadır.
İslam dininde, bütün din ve felsefelerde kadın ve erkeğin nikâh dışı birlikteliği yasaklanmıştır. İnsanlığın doğal yönelişi budur. İnsan neslinin devamı da sağlam bir aile yapısıyla mümkündür. dedi
Öncelikle şunu belirlemeliyiz ki, Allah hayata karışamaz düşüncesinde olanlar Allah’ın yetkilerini Allah’tan başkalarına vermeye çalışanlardır. Uydurdukları ideolojileri, sistemleri Allah’a isnat etmeye, O’na onaylattırmaya çalışanlar, Allah’a yalan uydurmaya, iftira etmeye çalışanlardır. Allah’tan gelen doğruları insanların gündemlerinden düşürmeye çalışanlardır.
Diyerek Açıklamasına devam eden Yalçın , Alemlerin Rabbi olan Allah (c.c.): “Onlar (yani kâfirler) ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu tamamlayacaktır.”(Saff, 61/8) ayetiyle yıllar öncesinden onlara meydan okumuş, Allah’ın ayetlerini yok sayarak hayat yaşayanlar huzur göremeyeceklerdir.
Sözde hukukun ve insan haklarının savunuculuğunu yapan Ankara ve İzmir Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanı’nın tüm ahlaksızlıklara ve eşcinselliğe karşı çıkan hutbesine yönelik açıklamaları hukuk yoksunluğunun ve dibe vurmuş değersizliğin ifadelerden başka bir şey değildir.
Eşcinsellik konusuna dinlerin ortak bakışı vardır. Sadece İslam dini değil, Hıristiyanlık da Yahudilik de eşcinselliği yaratılış hakikatine aykırı bir sapma olarak görür.
Papa’nın eşcinsellik karşıtı bir konuşma yapması ne kadar yerindeyse, Diyanet İşleri Başkanı’nın eşcinsellik karşıtı hutbe vermesi de o kadar isabetli ve yerindedir. Sonuçta inandıklarını söylemek zorundalar. Bunda yadırganacak, şaşıracak, hayret edecek bir şey yoktur.
Demokratik toplumlarda tabii ki herkes Diyanet İşleri Başkanı gibi düşünmek zorunda değil. Ancak Diyanet İşleri Başkanı’na itiraz eden Ankara ve İzmir Barolarının kayıtlı avukatlar adına konuşanlar, barolarına kayıtlı tüm avukatların kendileri gibi düşündüğünü; eşcinselliği, ahlaksızlığı kabullendiklerini varsayarak tüm avukatlarımızı aşağılamışlardır.
Ankara ve İzmir Baroları adına açıklamalarda bulunanların Diyanet İşleri Başkanı için “sesi çağlar öncesinden gelen şahıs” diyerek, gerçek “inanç aşağılaması” ve “inanca yönelik hakaret” içerisinde olduklarını fark edemeyecek kadar zekâ körlüğü olduklarını düşünemiyoruz.
Diyanet işleri başkanın hutbesini “nefret suçu” bağlamında yaklaşan İzmir Barosu, İslam’a ve onun yüce değerlerine karşı apaçık nefret suçu işlemişlerdir. Asıl mücadele edilmesi gereken bu ayrımcı ve nefret dolu anlayışlardır.
Ülkemizde öncelikli olarak İslam adına konuşacak bir kurum varsa bu da Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanlığına yaptığı saldırı devlete, Yüce İslam dinine ve tüm Müslümanlara yapılmış bir saldırıdır. açıklamasının sonunda ise Yalçın ;
Diyanet İşleri Başkanımız ilminin, yürüttüğü görevin gereğini yerine getirmiştir. Başkanımızın hutbesinde yer alan tüm ifadeleri ülkemiz insanları ve tüm insanlık için nefret ve ayrımcılık değil barış ve esenlik dilekleri olduğuna inanıyoruz. Özellikle Ramazan ayında böyle bir çıkışın son derece maksatlı olduğuna inanıyor, Diyanet işleri başkanının hutbesinin altına Eğitime Destek Platformu Adana İl Temsilciliği olarak imzamızı atıyor ve destekliyoruz açıklamasında bulundu.