Biz küçükken deprem ismini fazla duymazdık. Gerçi depremde çokta olmazdı. Duyduğumuz ise “Zelzele mi” oldu sorusuydu.
Derlerdi büyüklerimiz. Osmanlıcada zelzeleye “hareket-i arz denirmiş ve halkımız ise bunu “hareket” e indirgeyerek kullanmış. Masala, falanca yerde bir harekât olmuş dendiği zaman vatandaş orada bir zelzelenin yani depremin olduğunu anlarmış.
*
Hani demek ki; Zelzele, depremin, bir başka adla hareket demek olduğunu bilmemiz lazım. Deprem karşımıza bir kelime olarak değil, hareket olarak çıktı.
O zaman; Şunu aklımızın bir köşesine yazacağız, depremin diğer adı ise hareket. Bu harekette bir çok şeyler oluyor, yıkılan binalar, ölen insanlar ve sakat kalanlar.
*
Hareketin yani, deprem, zelzele ne derseniz deyin bundan kaçamıyoruz. Kaçamamamızın sebebi ise elimizde olmayan bir şey. Ama şunu yapamaz mıyız?
İşimizi dürüst, sağlam ve doğru. Ben bir deprem mağduruyum, hatırlatmak gerekirse 1998 yılı Haziran ayında Adana Ceyhan depremi oldu. İkindi vakti namazdan çıkarken depreme yakalandık, camii minaresi üzerime yıkıldı ve minare taşının camii üzerine düşmesi ve beni yaralaması sonrası 18 gün sonra ise sağ bacağım diz üstünden kesilerek sakat kaldım.
Şimdi zelzele, hareket ve depremin olması elimizde değil ama şu elimizde sağlam yapmak. O minarenin yapılmasına o dönem bende öncülük yapmıştım ama altında kaldım.
Şimdi düşünüyorum da; Usta, 20, 25 kg’lık taşın arasına az bir harç koyuyor ve minareyi 30,35 metre yükseltiyor. Buradan şunu anlıyoruz ki, sağlam yapmamışız. Mevla’da işinizi sağlam ve dürüst yapmazsanız Camii minaresi de olsa yıkarım diyor.
*
O zaman önüne gelen usta olmasın, müteahhit olmasın işini iyi yapanlar yapsın bu işleri. Ekonomik hayatta öne çıkanlar, sahtekârlar, gaspçılar olmaması lazım. Yoksa hep kaybeden biz oluruz. Kimisi o zaman, kendi yaptığı hatayı, vatandaşa, hükümete vs yükler.
*
Hani bir deprem mağduru olarak öncelikle Elazığ, Malatya ve çevresinde ölen vatandaşlarımıza Allah’tan Rahmet yakınlarına sabır dilerken, yaralı kardeşlerimiz ise Mevla’dan şifa dilerim. Ama şu gerçeği de görmek lazım. 98 Ceyhan depreminde o dönem hükümet ve devlet yetkilileri 2 gün sonra deprem bölgesine gelebilmişti. Ama bu depremde bir vatandaş olarak gururlandım.
Çünkü depremden hemen sonra devletin bütün imkânları kullanılmış, bakanlar, tüm yetkililer ve hatta devletin en üst yöneticisi orada vatandaşın acı gününde yanında oldu.
*
Biz 98 depremine Adana’nın yakıcı haziran sıcağında yakalandık, kardeşlerimiz Ocak ayının kışın soğuğunda yakalandı. Sende bende ne yapabilirim diye düşünüp yardım etmemiz lazım..
Haydi şimdi yardım, dua zamanı.. Bu depremde panik olmadı, ne devlette nede vatandaşlarımızda. Devlet bütün imkanları ile orada STK lar, belediyeler ve vatandaşlar ise elindeki imkanları seferber ediyor.. Bunlar sevindirici haberler.
*
Yazımın sonunda ise ölenlere Allah’tan Rahmet, yakınlarına sabır, yaralılarımıza sabır dilerim.. Geçmiş olsun Türkiye’m, geçmiş olsun Elazığ, Malatya…
Kalın sağlıcakla, selam ve dua ile..
(Mehmet ÖZLER yazdı Özler haber.com)