Her konuda insanlar çok konuşur ama
Ülkemizde dini konuda çok fetva veren olur.
Bu konuda bir bilen konuşuyor, yazıyor ve kitlelere ulaşmaya çalışıyor.
Adana İl Müftüsü Hasan Çınar Hoca bir bilen olarak sorulan soruları cevaplıyor.
SORU:Kiraya verdiğim iki dairem var. Zekâtlarını kira gelirinden mi yoksa evlerin değerinden mi vermeliyim?
CAVAP:Şayet kişi gayrimenkul ticareti yapmıyorsa kira gelirinden zekât vermesi gerekir.
Kira gelirlerinden, borçlar çıktıktan sonra, nisaba ulaşır (80.18 gr. altın kıymetine) ve üzerinden de bir kameri yıl (354 gün) geçerse kırkta birini (% 2,5) zekât olarak vermek farzdır.
Zekâta tabi başka mallar varsa, kira gelirleri de bunlara eklenir. Ev alıp-satarak ticaret yapanlar ise, borçlarını çıktıktan sonra, yılsonunda, ellerinde kaç evi varsa hepsinin zekâtlarını verirler. Gayrimenkullerin zekâtları, vermek istenilen tarihteki *maliyet* değerleri (karlı satış fiyatları değil) ölçü alınarak verilir.
SORU: Taksitle vadeli 30.000₺’ye araba aldım. Sonra aynı yere peşin olarak 25.000₺’ye sattım. Bu caiz midir?
CEVAP: Hayır, caiz değildir. Çünkü faize götüren yollara girmemek lazımdır. Kişinin Ahmet’ten vadeyle aldığı bir şeyi ikinci şahıs olan Ali’ye peşin olarak, anlaştıkları fiyata satması caizdir. Ama aynı mecliste, belki de malı kabzetmeden,(teslim almadan) Ahmet’ten 30.000₺’ye taksitle aldığını, yine ayni şahsa yani Ahmet’e 25.000₺’ye peşin satması helal değildir.
SORU: Düğünde eşimin verdiği mehri, araba alması için ona verdim. Geri istiyorum, vermiyor. Bu benim hakkım değil mi?
CEVAP: Dinimizde mehir kadının hakkıdır. Mehrin tamamını veya bir kısmını kocasına hibe edebilir. Koca mehri kabz edince (tamamen teslim alınca) geri dönüşü olmaz. Kadının bu hibesinden vazgeçme hakkı yoktur. Siz eşinize araba alması için mehrinizi borç mu verdiniz yoksa hibe mi ettiniz? Tabi bu ve bunun gibi konuları muallâkta (askıda) bırakmamak gerekir Eğer borç verdiyseniz, eşinizin, istediğiniz zaman borcunu size ödemesi farzdır. Yok hibe ettiyseniz eşiniz vermeyebilir. Koca da kabul ettikten sonra hibeden dönüş olmaz.
SORU:İmsaktan hemen sonra sabah namazını kılabilir miyim? Tan yerinin ağarması ne zamandır?
CEVAP: İmsak, fecr-i sadık ve tan yerinin ağarması kavramları aynı manadadır. İmsak gecenin bittiği, yatsı namazının vaktinin çıktığı andır.İmsak, oruç tutan için yemenin, içmenin ve cinsel birleşmenin bittiği zamandır.Diyanet İşleri Başkanlığının hazırlamış olduğu takvimlerde imsak vakti tesbit edilmiştir. Ramazan’da sabah ezanları da fecr-i sadıkta yani imsakta (tan yeri ağarınca) okunur. Ezan duyulmamış veya okunmamış olabilir. Ama sabah namazı vakti girmiştir. Bir kimse sabah namazını imsaktan güneş doğuncaya kadar ki zaman diliminde kılabilir.
SORU:Babamız zekât borcunu ödemeden vefat etti. Bu borcu bizim ödememiz gerekir mi?
CEVAP: Zekat farz olduktan sonra fakirlere verilmek üzere ayrılan mal, hemen dağıtılmalı veya ölüm ihtimaliyle vasiyet yapılmalıdır. (Zaten vasiyet, genelde bu gibi, Allah (cc) haklarını veya kul haklarını içine alır.) Merhum, ayrılmış ve fakirlere verilecek olan malı, dağıtmadığından sorumlu ve borçludur. Zaten zekat için ayrılan mal da varislere miras kalır.Onlar şayet isterlerse babalarını bu borçtan kurtarır, hayır yapmış olurlar. Bu vasiyetini yapmadan vefat eden içindir. Fakat vasiyet yapmışsa, işte o zaman bıraktığı mirasın üçte birinden ödenir. Yetmezse varisler kendi hisseleriyle tamamlayabilirler. Bu çok hayırlı bir teberru olur. Kalın sağlıcakla, Selam ve dua ile..